31 Ağustos 2024 Cumartesi

Çocuğum Okula Başlıyor - Okula Uyum Süreci

     Merhaba kıymetli veliler. Anne baba olarak heyecanlısınız; çünkü çocuğunuzun okula başlamasıyla hayatında yeni bir sayfa açılıyor. Bu dönemde birçok ebeveynin aklında aynı soru beliriyor: “Çocuğum okulda başarılı olabilecek mi?” Her anne baba, çocuğunun en iyi şekilde gelişmesini ve okul hayatında mutlu, başarılı bir birey olmasını ister. Bu doğal bir endişe ve aynı zamanda çocuğunuzun bu önemli sürece adaptasyonunda ona nasıl destek olabileceğinizi düşünmeye başlamak için mükemmel bir fırsat.


OKULA BAŞLAYAN ÇOCUK NELER HİSSEDER?

    Okula yeni başlayan bir çocuk, aile sıcaklığının hakim olduğu güvenli bir ortamdan, toplumsal kuralların geçerli olduğu bir dünyaya adım atar. Öğretmenin otorite figürü olması, farklı geçmişlerden gelen yaşıtlarıyla tanışması ve okulun fiziki ortamı çocuk için tamamen yenidir. Bu yeni düzenle başa çıkma sürecinde çocuğun yaşına uygun gelişim özelliklerine sahip olması ve ebeveynlerin, öğretmenlerin ona yeterli desteği vermesi kritik önemdedir.

    Çocuk, içe dönük ve kaygılı bir yapıya sahipse, okul başlangıcı onun için daha zorlayıcı olabilir. Ayrıca ebeveynlerin boşanması ya da yeni bir kardeşin doğumu gibi büyük yaşam değişiklikleri, çocuğun kaygı seviyesini artırabilir ve okul sürecine uyumunu zorlaştırabilir.

    İlkokul, çocuk için yepyeni bir sosyal dünya sunar. Bu dünyada belirli kurallara uyma zorunluluğu, öğretmenler ve tanımadığı diğer çocuklarla kuracağı ilişkiler ve üstesinden gelmesi gereken öğrenim görevleri, çocukta uyum güçlüklerine neden olabilir. Aileden ayrı bu yeni dünyayı keşfeden çocuk için, okul öncesi dönemde sosyal ilişkiler açısından güçlü bir temel atmak oldukça önemlidir. Sosyal çevreye uyum sağlamakta zorluk çeken çocuklar genellikle okul öncesi dönemde aile çevresinin dışına çıkmamış ve sosyal etkileşim fırsatlarından yoksun kalmış çocuklardır. Ancak eğer aile, okul öncesi dönemde çocuğun sosyalleşmesine katkıda bulunmuşsa, çocuk okuldaki yaşıtlarına ve sosyal normlara daha kolay uyum sağlar.

    Okula başlamak, çocuklar için tamamen yeni bir dünyanın kapılarını aralar ve bu, onların farklı tepkiler geliştirmesine neden olabilir. Bazı çocuklar özel ilgiye ihtiyaç duyarken, diğerleri daha bağımsız olmayı tercih edebilir. Grup içinde kendi yollarını bulma isteği bu dönemde belirgin hale gelir. Hem grup başarılarına hem de bireysel başarılarına önem veren çocuklar, birlikte çalışmaktan ve yardımlaşmaktan keyif alırlar. Okula başladığında, sosyal gelişim sürecinde çocuk için en büyük etkiyi akran grubu yapar, bu süreçte arkadaşlar ebeveyn ve öğretmenlerden bile daha önemli bir rol oynayabilir.

    Okula olumlu başlangıç, ailenin dışındaki ilk önemli sosyal kuruma katılım anlamı taşıdığından son derece önemlidir. Buradaki olumlu adım, temelleri ailede atılmış olan benlik saygısının yükselmesi, özgüvenin ve otonominin pekişmesi açısından değerlidir. Tersine durumda ise çocuk duygusal kırıklık yaşayabilir, bu da önce onun benlik saygısının ardından okul başarısının düşmesine neden olabilir.

Çocuğumu Okula Nasıl Hazırlamalıyım?

  1. Okul Seçimini ve Nedenlerini Paylaşın: Çocuğunuzu göndermeyi planladığınız okulu seçtikten sonra, ona bu okulu neden tercih ettiğinizi ve bu kararınızda etkili olan olumlu sebepleri açıklayın. Böylece, çocuğunuz da bu sürece daha kolay adapte olabilir.

  2. Yeni Okulu Tanıtın: Çocuğunuza, yakında mahalledeki oyun grubundan ayrılacağını ve yeni bir ortama gireceğini hatırlatarak, yeni okulu hakkında daha sık konuşmaya başlayın. Bu, onu yeni duruma zihinsel olarak hazırlayacaktır.

  3. Okul Hazırlıklarını Birlikte Yapın: Okul için ihtiyaç duyacağı kıyafetleri ve malzemeleri birlikte seçmek, çocuğunuzun sürece dahil olduğunu hissetmesini sağlar. Onun da görüşlerini alarak, okul hazırlıklarına katılımını teşvik edin.

  4. Yeni Arkadaşlarla Tanışma: Çocuğunuzun aynı sınıfta okuyacağı çocuklardan bazılarını tanıyorsanız, okula başlamadan önce bir araya gelmelerini sağlayın. Bu, okula başlama gününde daha tanıdık yüzlerle karşılaşmasına yardımcı olur.

Okulun İlk Günü:

  1. Ayrılma Sürecini Önceden Planlayın: Çocuğunuzu okula götürecek kişinin, onun kolayca ayrılabileceği biri olmasına dikkat edin ve bu durumu çocuğunuza önceden bildirin. Ayrılık hakkında açık olun, ona gerçeği saklamayın.

  2. Güven Verin: Yanınızda olmadığınızda da güvende olacağı ve mutlu kalacağı konusunda onu bilgilendirin. Bu, onun kaygılarını hafifletir.

  3. Sakinliğinizi Koruyun: Unutmayın, kaygı bulaşıcıdır. Çocuğunuz, ne zaman endişelense size bakarak sizin ne kadar kaygılı olduğunuzu anlamaya çalışacaktır. Bu yüzden, ne kadar gergin olursanız olun, dışarıdan bakıldığında sakin ve rahatlamış görünmeye özen gösterin.

  4. Kısa ve Net Bir Vedalaşma: Vedalaşma süresini kısa tutun ve okul çıkışında çocuğunuzu tam zamanında almaya gidin. Bu, onun güven duygusunu pekiştirir.

  5. Kademeli Uzaklaşma Yöntemi: Bazı çocuklar okula uyum sağlamakta zorlanabilir. Bu durumda, kademeli uzaklaşma önerilir. İlk gün, annenin okul binasında kalarak çocuğun istediği zaman ulaşabileceği bir mesafede olması; ikinci gün, annenin yarım gün bahçede oturması ve ardından bilgi vererek ayrılması; üçüncü gün ise sadece öğle yemeği sırasında uğrayıp, bir iş bahanesiyle okuldan ayrılması faydalı olabilir.

  6. Net ve Kararlı Olun: Çocuğunuzun, istemese bile ayrılmanız gerektiğini ve gözyaşlarının bu durumu değiştirmeyeceğini anlaması önemlidir. Eğer ayrıldıktan sonra çocuğunuzun ağlaması gün boyu sürerse, bir uzmandan yardım almak gerekebilir. Bu süreçte annenin okuldan ayrılmasıyla birlikte çocuğun ağlamasının sona ermesi beklenir.


Çocuğumu Tanıyorum

    Çocuğunuz okula başladığında, oyun dolu dünyasından çıkıp kurallı ve daha geniş bir sosyal çevreye adım atar. Bu yeni durum, çocuğunuzda şaşkınlık, endişe hatta korku yaratabilir. Bu dönemde, çocuğunuzun ebeveyn ilgisine ve desteğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyacağı açıktır.

    Çocukların davranışlarının nasıl şekillendiğini anlamak için, ebeveyn tutumlarının ne kadar etkili olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Ebeveynlerin okula karşı sergilediği tutum ve davranışlar, çocukların bu süreçten olumlu ya da olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Çocuğunuzu tam anlamıyla tanımadan, onun ne hissettiğini ya da neler düşündüğünü anlamak zor olabilir. Bu yüzden, çocuğunuzun bulunduğu gelişim özelliklerini ve ihtiyaçlarını iyi bilmek, ona en doğru şekilde destek olabilmenin anahtarıdır.

Çocuğumun Bu Dönemdeki Zihinsel Özellikleri Nedir?

    Bu dönemde çocuğunuzun öğrenme ve üretme isteği oldukça yüksektir. Ebeveynler olarak, bu güdüyü en verimli şekilde desteklemek sizin elinizdedir. İlgi çekici, renkli ve kolay takip edilebilen materyaller kullanarak çocuğunuzun bu ilgisini canlı tutabilirsiniz. Onun ürettiklerini takdir etmek ve ödüllendirmek de büyük önem taşır; bu, çocuğunuzun motivasyonunu artıracaktır.

    Bu dönemde çocuklar, konuşmaya ve tekrarlamaya büyük bir merak duyarlar, ancak yazıya olan ilgileri genellikle daha azdır. Yazmada gecikme yaşayan ya da bu konuda isteksiz olan bir çocuk için hemen endişelenmemek gerekir.

    Çocuklar bu yaşlarda somut düşünme evresinde oldukları için genellikle görerek ve yaparak öğrenirler. Bu nedenle, söylediklerinizden çok, sergilediğiniz davranışlar onların öğrenmesinde daha etkili olacaktır. Örneğin, çocuğunuza diş fırçalamayı öğretmek için birlikte diş fırçalamanız, bu alışkanlığın kalıcı olmasını sağlar.

    Dikkat süreleri yavaş yavaş artmaya başladığından, dersin başında uzun süre odaklanmalarını beklemek gerçekçi olmayabilir. Bu nedenle, evdeki beklentilerinizi bu durumu göz önünde bulundurarak ayarlamanız faydalı olacaktır.

Çocuğumu Okul Fikrine Nasıl Hazırlamalıyım?

    Okul, çocuğun hayatına giren yeni ve önemli bir kavramdır. Bu kavram, çocuklar tarafından belirli anlamlarla doldurulur ve bu anlamlara göre duygular geliştirirler. Bu yüzden, çocuğunuzun sadece fiziksel değil, duygusal olarak da okula hazırlanması büyük önem taşır.

    Özellikle evde otorite ve sınır koyma konusunda zorluk yaşayan ebeveynler, okulu bir otorite merkezi olarak tanıtma hatasına düşebilir. “Okulda bu davranışına öğretmen kızar,” “Ödevlerini yapmazsan sınıfta kalırsın,” gibi ifadeler, çocukta disiplin yerine korku oluşturabilir. Bu tür söylemler, çocuğun okula ve öğretmenine karşı olumsuz bir önyargı geliştirmesine yol açabilir ve bu da hem okula uyumunu zorlaştırabilir hem de öğrenme sürecinden alacağı keyfi olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, çocuğun okul kavramına karşı olumlu duygular geliştirmesine yardımcı olmak önemlidir.

Bunu sağlamak için:

  1. Okul Hakkında Kitaplar Okuyun: Çocuğunuza, okula hazırlık, okul kuralları, okul sevgisi ve öğretmen sevgisi gibi konuları içeren kitaplar okuyun. Okuma sonrası, onun bu konular hakkındaki duyguları üzerine sohbet edin.

  2. Eğlenceli Anılar Paylaşın: Kendi okul döneminizde yaşadığınız komik ve eğlenceli anıları çocuğunuzla paylaşarak, okula dair olumlu bir algı geliştirmesine yardımcı olun.

  3. Okul Hakkında Konuşun: Okulda neler yapacağı, nasıl vakit geçireceği konusunda çocuğunuzla açık ve samimi bir şekilde konuşun.

  4. Birlikte Alışveriş Yapın: Okul alışverişine çocuğunuzu da dahil edin ve bazı okul malzemelerini onun seçmesine izin verin. Bu, okula hazırlık sürecine daha fazla dahil olmasını sağlar.

  5. Tutarlı Bir Tavır Belirleyin: Okul kuralları konusunda aile içinde ortak ve tutarlı bir tutum sergileyin. Bu, çocuğun okulda ne bekleyeceğini bilmesine yardımcı olur.

  6. Aşırı Yargılardan Kaçının: Okulla ilgili aşırı övücü ya da eleştirici ifadelerden kaçının. Abartılı değerlendirmeler, çocuğunuzda gerçek dışı beklentiler veya gereksiz kaygılar yaratabilir.

  7. Günlük Deneyimleri Konuşun: Çocuğunuz okuldan döndüğünde, gün içinde yaşadıkları hakkında onunla konuşarak, duygularını ifade etmesine olanak tanıyın.

Unutmayın, eğer çocuğunuz normalden daha fazla sarılma ihtiyacı duyuyorsa, sürekli ağlıyorsa, evden dışarı çıkmak istemiyorsa, altını ıslatma gibi gerileme davranışları gösteriyorsa veya mide bulantısı, baş ağrısı, baş dönmesi gibi fiziksel şikayetler öne sürerek okula gitmek istemiyorsa, en kısa sürede okulun rehberlik servisi ile iletişime geçmek önemlidir.

OKULA UYUM SÜRECİNDE ÇOCUKLARIMA NASIL DESTEK OLABİLİRİM?

  • Birlikte Okul Alışverişi Yapın: Çocuğunuzun çantasını, defterini ve diğer okul eşyalarını birlikte seçin. Onun bu süreçte aktif rol alması, okula karşı heyecanını artıracaktır.

  • Olumlu Okul Anılarınızı Paylaşın: Evde, kendi okul yıllarınızdan güzel anılar paylaşın. Ancak, olumsuz deneyimlerinizi anlatmaktan kaçının, çünkü bu çocuğun okul algısını olumsuz etkileyebilir.

  • Eğitimin Önemini Vurgulayın: Her fırsatta eğitimin değerinden bahsedin. “Okumazsan şurada (….) çalışırsın” gibi şaka yollu ifadeler bile çocuk tarafından ciddiye alınabilir ve okula karşı olumsuz bir tutum geliştirmesine neden olabilir.

  • Okul Öncesi Birlikte Okulu Gezin: Okula başlamadan önce, çocuğunuzla birlikte okulunu gezerek, ortama alışmasına yardımcı olun.

  • Akranlarıyla Tanışmasını Sağlayın: Eğer mümkünse, çocuğunuzun ilkokula gideceği akranlarıyla önceden tanışmasını sağlayın. Tanıdık yüzler, okulun ilk gününde ona güven verecektir.

  • Okulda Neler Olacağına Dair Gerçekçi Bilgiler Verin: Çocuğunuzla okulda neler yapacağı konusunda konuşun. Gerçekçi olmayan beklentileri varsa, onları düzeltin. Örneğin, sadece oyun oynayacağını düşünüyorsa, sınıf içi aktivitelerin de olacağını açıklayın. Özellikle okul öncesi eğitim almış çocuklar, ilkokulun da aynı şekilde olacağını düşünebilirler; bu yüzden ona gerçekçi bilgiler vermek, onu rahatlatacaktır.

  • Öğretmeni Korkutma Aracı Olarak Kullanmayın: Çocuğunuzu “öğretmenine şikâyet etmekle” tehdit etmeyin. Bu, öğretmeni çocuğun gözünde “korkulması gereken” bir figür haline getirebilir ve okuldan kaçınmasına neden olabilir. Aynı şekilde, “Sen okula gidince görürsün” gibi ifadeler de okulun cezalandırıcı ve aşırı kuralcı bir yer olarak algılanmasına yol açabilir.

  • Çocuğunuzu Dinleyin: Çocuğunuzun okulla ilgili anlatmak istediği her şeyi dinlemek için zaman ayırın. Eğer gerçekten olumsuz bir durum varsa, bunu erken fark ederek müdahale edebilir, çocuğun ileriki eğitim dönemlerinde benzer problemler yaşamasını engelleyebilirsiniz.


  • 29 Ağustos 2024 Perşembe

    Anne Baba Tutumları ve Bu Tutumların Çocuğun Üzerindeki Etkisi

     ANNE- BABA TUTUMLARININ ÇOCUĞUN KİŞİLİK GELİŞİMİNE ETKİSİ
          Çocuğunuz sizin en değerli varlığınız. Çocuğunuzu yetiştirirken onun sizin hamurunuz ve aynanız olduğunuzu unutmamanız gerekiyor. Hamura şekil verecek kişiler en başta ebeveynleridir. Çocuğunuz ailesindeki bireylerin davranışlarını model alarak kendi davranışlarını oluşturur. Model aldığı kişi, olumsuz kişilik yapısına sahip ise, çocukta aynı olumsuz özellikleri gösterecektir.
            
           Aile bireylerinin çocuğuna karşı tavırları, sosyal gelişim açısından önem taşır. Ailesinde eşitlik, sevgi, saygı, anlayış görmüş çocuklar, başarılı, iletişimi kuvvetli, kendisini güzel ifade eden, sosyal bir birey olurlar.
    Son olarak da, kendi anne-babanızı düşünün… Sizi yetiştirirken nasıl davranıyorlardı? Siz nasıl bireylersiniz? Çocuklarınız nasıl bireyler olacaklar?


            6 tane “olumsuz anne-baba tutumu” yer almaktadır. Kendinizi değerlendirirken objektif olmaya çalışınız ve çocuklarınızda olumsuz davranışlar görüyorsanız, bunların üstüne düşününüz. Hatırlayın! Çocuk Ailenin Aynasıdır. Kendi kişiliğinizin farkına varmanız, çocuklarınıza olan davranışlarınıza yön verecektir ve olumsuz yanları düzeltmenize fayda sağlayacaktır.


    Aşırı Baskıcı ve Disiplinli Anne Baba Tutumu

    Bu tutumun temel niteliği, ebeveynin çocuğuna karşı gösterdiği baskıdır. Anne-baba çocuklarına kesin olarak hâkim olduklarına inanırlar. Onlar için, anne-babaya itaat esastır. Çocuk, ayrı bir birey değildir.

    * Çocuğunuzun davranışlarını biçimlendirmeye, denetlemeye ve değerlendirmeye çalışıyor musunuz?
    * Tüm kararları anne-baba olarak siz mi veriyorsunuz?
     * Çocuğunuzdan mutlak itaat bekliyor musunuz?
    * Çocuğunuzun istenmeyen davranışlarına karşı fiziksel ceza kullanıyor musunuz?
    * Yanlış davranışları ile alay edip, küçümsüyor musunuz?
    * Başka çocuklarla kıyaslayıp sürekli kötü yanlarından bahsediyor musunuz?

     Peki, Bu Tutumla Yetişen Çocukların Kişilik Gelişimleri Nasıl Olur? 

        Çocuğun doğal öğrenme isteğinden gelen merak dürtüsü ve doğal hareketliliği bastırılır.  Çocuk-ebeveyn ilişkilerinde daha çok korku egemendir. Genellikle baba, ailede otorite simgesi olarak görülür. Çocuk stres içindedir. ‘Acaba yine mi hata yaptım? Yoksa yaptığım yanlış mı? Annem babam bunu duyarsa ne der?’ Bu çocuklarda kaygı ve panik bozukluklar görülebilir. Fiziksel cezalar nedeni ile çocuk, sorunlarını saldırgan davranışlar sergileyerek çözmeyi öğrenir.  Bu çocuklar öfke ve kızgınlıkla doludur, bu sorunlarını yaşça kendilerinden küçük ve güçsüz olanlardan çıkartabilirler.  Otorite figürleri ile sıkıntıları vardır; çocukluklarında otoriteden korkan –sinen bir kişiliğe sahipken; ergenliklerinde isyankâr ve kural yıkan çocuklar olabilirler.


    Aşırı Koruyucu Anne-Baba Tutumu

    Anne-babanın aşırı koruması, çocuğa gereğinden fazla kontrol ve özen gösterilmesi anlamına gelir. Bebekleştirme, aşırı korumacı yaklaşımın tipik özelliğidir. Büyümesine izin verilemeyen bu aşırı koruyucu yaklaşımda, çocuğun “toplumsal gelişimi” engellenmiş olur. 
    Çocuğunuza karşı aşırı kontrollü ve müdahaleci misiniz?
     Yavaş yiyor ya da döküyor diye yemeğini kendi yemesine izin vermiyor musunuz?
     Dışarı çıktığınızda yorulduğunda hala kucaklayıp taşıyor musunuz?
     Oyuncaklarını siz mi topluyorsunuz?
    Ağlamasına dayanamayıp- kıyamayıp hemen istediklerini yapıyor musunuz? 
    Tuvalet temizliğini kendi başına yapamayacağını düşünüyor  musunuz?

    Peki, Bu Tutumla Yetişen Çocukların Kişilik Gelişimleri Nasıl Olur?

      Çocuğun gelişimine has özellikleri kazanması engellenebilir. Hem ince motor (el becerileri) hem de kaba motor (beden kasları) gelişimlerinde sıkıntı olabilir.  Hayata ve sosyal yaşama gereğince hazırlanamazlar. Hayattan  edinmeleri gereken deneyimleri edinmeden gerçeklerle karşı karşıya kaldıklarında uyum sağlamakta güçlük çekerler  Bu çocuklarda Ayrılma Kaygısı Bozukluğu görülebilir. Ebeveynin olmadığı yerde kendilerini korunmasız hissederler. Okul ortamına alışmada zorlanırlar.  Ailenin aşırı hoşgörüsü ve çocuğa olan düşkünlüğü çocuğu bencil yapar. Çocuk dünyanın merkezi olarak kendisini görür. Bu nedenle paylaşım sorunları olabilir.  Tuvalet eğitimi ile ilgili sıkıntılar yaşayabilirler. Devamlı olarak bir yetişkinin koruma ve kollanmasını arayan, özgüvenleri zayıf, girişimci olmayan, sorumluluk almaktan çekinen, kendi yapmaları gereken işleri başkalarının yapmasını bekleyen, bireyler olabilirler.


    Kayıtsız- İlgisiz Anne Baba Tutumu

    Bu tür tutumun en önemli özelliği ebeveynlerin çocuğun yaptıklarına hiç karışmayışlarıdır. Çocuğun her yaptığı hoş karşılanır. Bu tür ailelerin çocukları ile olan ilişkileri zayıftır. 
      İşlerinizin yoğunluğu nedeni ile çocuğunuzla yeterli zaman geçiremiyor musunuz?
      Siz eve geldiğinizde o çoktan uyumuş mu oluyor?
      Ani duygu patlamaları yaşıyor, bazı dönemler ilgilenip bazı dönemler çocuğun bakımını aile büyüklerine ya da bakıcılara bırakıyor musunuz?
      Yorgun ve bitkin hissediyor, bu nedenle çocuğunuzun sizinleyken ne isterse yapmasına izin veriyor musunuz?
     Çocuğunuzun ödevlerini- ne zaman yiyip içtiğini, okuldaki  kutlamalarını takip edemiyor musunuz? 
    Özel günleri unutuyor musunuz?

    Peki, Bu Tutumla Yetişen Çocukların Kişilik Gelişimleri Nasıl Olur?

     Bu çocuklar ruhsal dünyalarında derin bir hayal kırıklığı içindedir.  Depresif bozukluklar geliştirmeye yatkınlardır.  Kendilerini sevilmeye değer hissetmezler. Benlik saygıları düşüktür.  Duygusal olarak yeterince doyurulmadıkları için konsantrasyon problemleri olabilir; bu nedenle akademik becerileri de düşük olabilir. Güvensiz, tedirgin çocuklardır, oyun kurmakta zorlanırlar. Ergenliklerinde ise ilişki kuramayan, sevmesini beceremeyen çocuklar olurlar.


    İzin Verici- Disiplinsiz Anne Baba Tutumu

    Bu tutumu benimseyen ebeveynler çocuklarına karşı her zaman hoşgörülü, bazen çocukları ile duygusal bağları zayıf, bazen de çocuklarına karşı sıcak ve sevecendir. Hoşgörü ile boş verme, bu anne babalar için birbirine karışmış bir durumdadır. 
    Çocuğunuzu ileride kendi kurallarını bulması için “özgür” mü yetiştiriyorsunuz?
     İstediği her şeyi yapmasına, oyuncak olmayan eşyalarla bile oynamasına izin veriyor musunuz?
     Size vurduğunda, kötü bir laf söylediğinde, gülüp geçiyor  musunuz?
      İstenmeyen davranışları olunca “çocuktur, büyüyünce öğrenir” diyor musunuz? 
    Ev içi sorumluluklarını yapmayınca yemek yemeyi reddedince “aman canım zorlanmaya gelmiyor” diyor musunuz? 
    Evde onun istediği yemekler pişirilip onun istediği TV kanalları izlenip dışarıda her zaman onun istediği yerlere mi gidiliyor?
     Baş edemediğinizi hissediyor bu nedenle de, sabırla “büyümesini” mi bekliyorsunuz?

    Peki, Bu Tutumla Yetişen Çocukların Kişilik Gelişimleri Nasıl Olur? 

        Bu çocuklar arzu ve isteklerini denetlemesini pek öğrenemezler. Dış dünyada da her zaman kendi istekleri anında yapılacak zannederler.  Okul gibi kurallı sosyal ortamlarda kurala uymada sıkıntı yaşarlar.  En büyük sorun evdeki izin verici tutumun dış dünyada bulunamayışıdır. Bu bakımdan hayal kırıklığına uğrarlar.  İsteklerini öfke ile ifade ederler. “Ben istiyorum, öyleyse hemen olacak!”  Bu tür çocuk merkezli ailelerde; çocuğun benmerkezciliği körüklenir.  Ergenliklerinde, grup içinde iş birliği ile çalışmada sıkıntı yaşarlar. 


    Tutarsız ve Kararsız Anne Baba Tutumu

     Ana-babanın kararsız ve tutarsız tutumu, neyin uygun davranış olduğu konusunda çocuğu ikileme düşürür. Bu tip anne baba tutumu çok sık görülen kusurlu tutumlardan biridir. Kendinizi Değerlendirin ve Objektif Olmaya Çalışın.

    Anne ve baba olarak çocuğa çelişen mesajlar veriyor musunuz?
     Biriniz hayır derken diğeriniz evet mi diyor? 
    Eş olarak da çocuğunuzla ilgili kararları alırken uyumsuzluk yaşıyor musunuz?
      Çocuğunuzun istenmeyen davranışları olduğunda bazen hoş görüyor bazen ise sınırı aştığını düşünüp ağır bir şekilde ceza veriyor musunuz? 
    Ceza vereceğinizi söyleyip boşa tehdit ederek, sonrasında davranışı cezasız bırakıyor musunuz?

     Peki, Bu Tutumla Yetişen Çocukların Kişilik Gelişimleri Nasıl Olur?

      Çocuk hangi davranışın nerede ve ne zaman yapılmayacağını kestiremez, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bilemez.  Çocuk yaptığı davranışın doğru olup olmamasından daha çok‘Ne zaman yaparsam cezadan kurtulabilirim’ düşüncesiyle ilgilenirler. ‘Her şeyi yap ama cezadan nasıl kurtulabileceğini bul’ tekniğini geliştirir.  Anne babanın farklı tutumları, çocuğun davranışlarına rehberlik edecek dengeli değer yargılarının oluşumunu engeller.  Çocuk, kendi davranışları konusunda emin olamamaktadır ve davranışını anne babasının durumuna göre ayarlamak zorunda kalır. Tutumunu anne babasının keyifli ya da öfkeli oluşuna göre ayarlamaya çalışır. Yetişkin olduklarında da kendilerinden emin olamayabilirler. Bu çocuklar çıkarcı bir kişilik geliştirebilirler.Kimden ne elde ediyorsa ona yönelebilirler. 


    Mükemmeliyetçi Anne Baba Tutumu

         Mükemmeliyetçi anne baba çocuğundan her şeyin en iyisini bekler. Kendi gerçekleştiremediği yaşantıları çocuklarının gerçekleştirmesini ister. Böyle ailelerde “çocuk” asla çocuk olmaz. Bu tutumda olan anne babalar çocuğu olduğu gibi kabul etmez. Çocuğun kaldırabileceğinden çok daha fazlası ona yüklenir. Çocuğun yanlış yapmaya kesinlikle hakkı yoktur.
    Çocuğunuzun hatalarına karşı tahammülsüz müsünüz?
    İçten içe “daha iyisini” yapabileceğini mi düşünüyor musunuz?
    Çocuğun becerilerinin kısa zamanda ilerleme göstermesini mi bekliyorsunuz?
    Özellikle derslerle ilgili sıkıntılarda çok endişeleniyor ve de sinirleniyor musunuz?  Çocuğunuzu kıyaslıyor ve hatalarını yüzüne vuruyor musunuz?
     Anne baba olarak “kesin” kurallar ve kalıplarınız var mı?
    Bunları esnetemiyor musunuz?
    Cezalarınız katı ve sert mi?

    Peki, Bu Tutumla Yetişen Çocukların Kişilik Gelişimleri Nasıl Olur?

      Bu çocuklar kurallara itaat ederler. Sorgulamak bile ceza almaya neden olabilir. Bu nedenle çocukluklarında sorgulamayan ve ne denirse yapan çocuklar olurken, ergenliklerinde aşırı tepkiler verip ailelerinden uzaklaşabilirler. Çocuk aileyi “mutlu” etmek için her şeyde üstün ve en iyi olmak isteyebilir. Hırslı- kıskanç ve rekabetçi olabilir. En iyi olmak için hileye başvurabilir. Narsistik kişiler olabilirler. Kibirli ve burnu büyük olabilir. Aslında ne istediklerini bilmezler; çünkü kendileri için değil aileleri için başarılı oluyorlardır.  Ebeveynlerine karşı hem sevgi hem nefret hissederler. Kendilerinin iyiliği istediklerini bilirler; ancak “kendilerine fazla yüklenildiği” için de isyan ederler.  Erişkinlikte çok katı bir kişilikleri olabilir. Beyaz ve siyah vardır. Hayatta gri tonları yoktur. Ya başarılıdır ya da başarısız. Başarılı ise değerlidir. Başarısız ise değersizdir. Diğer insanları da böyle görür.  Kendilerinden çok emin ve güçlü görünseler de ruhsal dünyaları hayal kırıklığı ile doludur. 


    Destekleyici – Kabul Edici – Güven Verici Anne-Baba Tutumu

         Bu tür ebeveyn yaklaşımında, anne-baba çocuklarını destekler ama bunun yanında sınırlarını da koymayı ihmal etmez. Ebeveyn ile çocuk arasında sözel iletişim kanalları açıktır

         Bu tutumu gösteren ebeveyn; çocuğuna insan olarak saygı gösterir.  Çocuğunun gelişimini takip eder; olumsuz da olsa bazı davranışların yaşına uygun olduğunu bilir.  Olumsuz davranışlara verilecek cezalar en baştan konuşulur. Tutarlı davranılır. Mutlaka o ceza verilir ve neden ceza aldığı çocuğa anlatılır. Ardından çocuktan, neden ceza aldığını anlatması istenir. Böylece ceza “annem beni sevmediği için” verilmemiş olur.  Zihinsel olarak hangi yaşta hangi becerileri yapabileceği araştırır ve çocuğuna ona göre davranır. Ne bebekleştirir ne de yapabileceğinden fazlasını bekler. Sadece bakım vermez, sevgi de verir. Sadece akademik alanda başarılı olmasını takdir etmez, farklı ilgilerini keşfetmesine olanak sağlar.  Her çocuğun kendine has, biricik ve tek olduğunu kabul eder. Bazı çocukların ezberi zayıf olabilir, bazılarının resmi kötüdür, bazıları hala harf yutuyordur, bazıları ise fazla girişken olmayabilir. Önemli olan çocuğun ne olmadığı mıdır, ne olduğu mudur?  Çocuğunda fikirleri istekleri vardır ve bunları açıkça ifade etmesi desteklenir ve bu konuda cesaretlendirilir.  Çocuğa, kendi başına karar vermesi ve bu kararın sorumluluğunu yüklenmesi öğretilir.  Çocuklarına değer verdiklerini onlara hissettirirler. Çocukların bu şekilde davranan eşler, kendi aralarında da birbirlerine değer veren, birbirlerine saygı ve sevgi gösteren bir tutum içindedirler. Taraflar, çocuklarına karşı olan davranışlarında da ortak tutum içindedirler.

          Çocuğunuzu Gözlemleyin:  Bu çocuklar, küçük yaştan başlayarak sorumluluk almaya hazır hale gelmiştir. Kendi yemeklerini yer, oyuncaklarını toplarlar, kendi işlerini halletmek için anne-babaya bağımlı olmadıklarını bilirler.  Yeni bir durumla karşılaştıklarında çekinmezler, başarısız olma kaygıları yoktur. Yenilgi durumlarında olgun davranırlar. Yakıcı bir hırsları yoktur, paylaşımcılardır; ancak yeri geldiğinde de kendilerini korumayı çok iyi bilirler.  Kendilerine güvenirler. Benlik saygıları yüksektir. Akademik ilgileri vardır, araştırır ve sorarlar. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilirler. Ceza aldıklarında çok üzülürler, vicdanları gelişmiştir. Hatalarına karşı tahammülleri vardır. İkinci planda kaldıkları durumları kabullenebilirler; çünkü  nedenini anlayabilirler.  Ergenliklerini daha az çatışmalı geçirmeleri, erişkin yaşamlarında hayatın iniş-çıkışlarına ve zorluğuna karşı psikolojik savunmaları güçlü sağlıklı bireyler olacakları öngörülmektedir.

            Çocuklarınızı eğitirken bazı hatalar yaptığınız için sakın kendinizi suçlamayınız. Ana babaların sayılabilir miktarda hataları vardır; ama sayılamayacak kadar artıları vardır. Çocuklarınız için nice şey yaptınız; hepsinden önemlisi sevdiniz onları.

    27 Ağustos 2024 Salı

    Üstün Yetenekli Bireylerin Özellikleri ve Tespiti



                        Ülkemizde üstün yetenekli bireylerin tespiti konusunda çok fazla çalışma yapılmamış olmakla birlikte, sayısız cevher zaman içerisinde sönmektedir. Üstün yetenekli çocukların özelliklerini bilmeden onları tespit etmek sadece testlerle mümkündür. Tabii bu testlerin geçerlilik ve güvenilirliğinin ne ölçüde olduğu tartışılır.
                        Bu yazımızda üstün yetenekli bireylerin özellikleri ve üstün zekalı birey tipleri hakkında bilgilere yer verdik. Umarım bu çocuklar keşfedilip gelecek adına hayata damga vuranlar listesinde yer alır.


    ÜSTÜN YETENEKLİLİK TİPLERİ

              Üstün yeteneklilik aşağıdaki 6 alandan birinde veya birkaçında yüksek performans ve başarı göstermekle açıklanabilir.

      1. Genel Entellektüel Yetenek
      2. Özel Akademik Yetenek
      3. Yaratıcılık Ve Üretici Düşünmek
      4. Liderlik Yeteneği
      5. Görsel ve Gösteri sanatları
      6. Psikomotor Yetenek

    1. Genel Entellektüel Yetenek:
                      Bu öğrenciler geniş kelime hazineleri, hafızası ve soyut kelime bilgisi vb bakımından aileleri ve eğitimciler tarafından tanınabilir.



    2. Özel Akademik Yetenek:
                   Özel akademik yetenekli öğrenciler, başarı ve yetenek testlerindeki göze çarpan performanslarıyla öğrenilirler. Bu yeteneklerini matematik veya dil gibi dar bir alanda gösterebilirler.



    3. Yaratıcılık Ve Üretici Düşünmek:
      a-) Yeni deneyimlere açıklık.
      b-) Değerlendirme odağı kendi içinde.
      c-) Düşünceleri ile oynama yeteneği.
      d-) Risk almaya isteklilik.
      e-) Karmaşık ve güç olanı tercih.
      f-) Belirsizlik için tolerans
      g-) Olumlu benlik imajı
      h-) Bir görevi yerine getirirken kendini kaybetme (Bir görevi yerine getirirken kendini kaybedecek şekilde odaklaşma yeteneği)
                  Bu öğrenciler normal sınıf öğretmenine meydan okur. Böyle öğrenciler tek başına çalışmayı tercih eder ve yönlendirilmek istemezler.



    4. Liderlik Yeteneği:
                  Liderlik, genel kararlar ve eylemlerde grupları veya bireyleri yönlendirme yeteneği olarak açıklanabilir. Liderlik yeteneğinde üstünlük gösteren öğrenciler, bu yeteneklerini grup çalışmaların da ve güç bir durumda anlaşmaya varmak için tartışma - görüşme durumunda kullanırlar.
                  Çoğu öğretmen, öğrencilerinin liderlik yeteneğini onların problem çözmedeki beceri ve ilgilerindeki istekliliğe göre tanımlamaktadır.
    ¢Yetişkinlerle ve yaşıtlarıyla birlikte iken kendine güvendiği görülür.
    ¢Sorumluluklarını iyi yerine getirir.
    ¢Sınıf arkadaşları tarafından tercih edildiği görülür.
    ¢Öğretmenleri ve sınıf arkadaşlarıyla işbirliğine açıktır.
    ¢ Genellikle kolay anlaşır, kolay uyum sağlar.
    ¢Baskın olma eğilimindedir.



    5. Görsel ve Gösteri sanatları:
                   Bu alanda üstün olan öğrenciler sanat, müzik, dans, drama ve bunlarla ilişkili diğer çalışmalarda özel yetenek gösterirler. Görsel gösteri sanatları okullarda üstünlüğün en çok ihmal edilen bölümlerinden biridir.
    ¢Mimikleri kullanabilme ve taklit etme becerisi.
    ¢Vücut dili ve mimikleri kullanarak sözcükleri anlatabilme
    ¢Vücut dili ile düşünceleri güçlü ve doğru bir şekilde ifade edebilme.



    6. Psikomotor Yetenek:
                   Çocuklar ince ve kalın motor gelişimlerindeki özelliklere göre de tanılanabilirler. Bu alan jimnastik, yüzme ve diğer spor alanlarının yanı sıra el sanatları alanlarındaki becerileri de kapsar.




    Üstün Yetenekli Bireylerin Özellikleri
      Fiziksel Özellikleri (Genelde):
    ¢Fiziksel yapı ve genel sağlıkları normalin üstündedir.
    ¢Üstün nitelikte sinir sistemine sahiptirler.
    ¢Aşırı duyarlı sinir sistemine sahip olmaları normal yaşıtlarına oranla daha fazla hareketli olmalarına yol açabilir.
    ¢Yüksek fiziki enerjiye sahip üstün çocuklar, hiperaktif çocuklarla karıştırılmamalıdır. Hiperaktif çocuklar istemli dikkat ve davranış denetimini gerçekleştiremezler. Oysa bu tür üstün çocuklar çok aktif olmalarına karşın, çok az hiperaktivite semptomları gösterirler.
    ¢Duyu organları keskindir.
    ¢Olgunlaşma daha hızlı bir seyir gösterir. Kuvvetlidirler ve koordinasyon gerektiren faaliyetlerde tepkileri daha hızlıdır

    Sosyal Gelişim Özellikleri (Genelde);
    ¢ Kendilerinden büyük çocuklarla karmaşık oyun oynama eğilimindedirler.
    ¢Karşısındakilerin düşüncelerini, duygularını ve isteklerini kestirebilme yeteneğine sahiptirler.
    ¢Grup içindeki liderliğin amacı ve işlevini kavrayabilmeleri ve diğerlerinin gereksinim ve ilgilerine duyarlı olabilmeleri nedeniyle, genellikle lider olma eğilimindedirler.
    ¢Hem liderlik için arzulanan kişilik özelliklerine hem de geniş ilgi alanına sahip olmaları liderlik potansiyellerini daha da arttırır.
    ¢Espri yetenekleri gelişmiştir.



    Kişilik Özellikleri (Genelde);
    ¢Bağımsız olma özellikleri gösterirler. Bu özellikleri öğrenme etkinliklerinde de görülür.
    ¢Yüksek amaç ve ideallere sahiptirler.
    ¢Faaliyetlerini başlatmak için bir dış kuvvete ihtiyaç duymazlar, yani içten denetimlidirler.
    ¢Yaşamlarındaki olayları denetim altına alabileceklerine inanırlar, kaderci değildirler.
    ¢Mükemmel olma özelliğini gösterirler.
    ¢Özgüvenleri yüksektir.



    Ahlâkî Özellikleri (Genelde);
    ¢Ahlâki duyarlılıkları erken yaşta yoğun olarak görülür.
    ¢Açlık, nükleer savaş, çevre kirliliği, barış, uluslar arası ilişkiler gibi dünya sorunlarına diğer yaşıtlarına göre daha duyarlıdırlar.
    ¢Sorgulayıcı, keskin gözlemci, mantıkî düşünür olma özellikleri göstermeleri nedeniyle, eşitsizliği, haksızlığı, çifte standardı fark ederler.
    ¢Bunları önlemede etkisiz olmaları kendilerini çaresizliğe iter.

    Zihinsel Özellikleri (Genelde);
    ¢Dikkat süreleri uzundur. Daha meraklı olmaları, çok şey öğrenme isteklerine sahip olmaları nedeniyle, bir sorunla karşılaştıkları zaman, bu konu üzerinde akıllarını daha uzun süre çalıştırabilirler.
    ¢Kolaylıkla kavram oluştururlar. Düşünceleri akıcıdır.
    ¢Kolayca ezberleme ve ezberlediklerini de uzun süre belleklerinde koruyabilme özelliğine sahiptirler.
    ¢Sözcük hazineleri zengindir. Kendi başlarına okumayı öğrenirler.
    ¢Sayılara erkenden ilgi duyabilirler.
    ¢İki işi aynı anda yapabilirler. Zaman kavramı erken gelişebilir.
    ¢Yeni mekanik âletler keşfedip inşa edebilirler.
    ¢Başladıkları görevlerin bitirilmesi için kendilerine daha fazla fırsat verilmesini isterler.

    Üstün Yetenekli Bireylerin Genel Özellikleri
    ¢Gelişimin tüm alanlarında yaşıtlarının ilerisinde olma.
    ¢Öğrenime ve bilgiye sürekli açlık duyma.
    ¢ Merak . Kelime hazinesinin zengin olması.
    ¢Çabuk öğrenme, kavrama ve akılda tutma.
    ¢Genelleme ve soyutlama yaparak elindeki bilgiyi diğer alanlara aktarma.
    ¢Niteliksel olarak farklı problem çözme ve öğrenme stratejileri kullanma.
    ¢İlgisiz gibi görünen işlemler arasında ilgi kurma
    ¢Yaratıcılık . Bağımsız çalışma, kararlılık ve sebat .
    ¢ Karşılarındakinin duygu, düşünce ve ihtiyaçlarına duyarlı olma
    ¢Kendini açık seçik ifade etme.
    ¢Espri yeteneği. Kendini inceleyip, öz eleştiri yapma.

    25 Ağustos 2024 Pazar

    Kaygı (Anksiyete) Bozukluğu - Öğrencim İçin Ne Yapabilirim?

    KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU



        Kaygı, hayatımızın bir parçası olarak tehlike ve stres durumlarında verdiğimiz doğal bir tepkidir. Bu duygu, bizi zor durumlarla başa çıkmaya hazırlar ve bazen motive edici bir rol oynar. Ancak kaygı bozukluğu, bu doğal tepkilerin kontrol edilemez hale gelmesi ve günlük yaşamı olumsuz etkilemesi durumudur. Anksiyete bozuklukları, özellikle beklenen tehlikeler ve bu tehlikelerin sonuçlarına yönelik sürekli endişe ve korku ile karakterizedir.

        Genellikle utangaçlık, yabancı ortamlardan korkma ve geri çekilme gibi davranışlar anksiyete bozukluklarına zemin hazırlayabilir. Kaygı, öğrenciler için sınav dönemlerinde bir miktar yararlı olabilir; çünkü bu kaygı, öğrenciyi ders çalışmaya ve daha iyi performans göstermeye teşvik eder. Ancak aşırı kaygı, öğrenme sürecini engelleyebilir ve öğrencinin potansiyelinin altında performans göstermesine neden olabilir.

    Kaygının Farklı Yaş Gruplarındaki Görünümleri

        Belirli yaşlarda bazı korku ve anksiyeteler daha yaygındır. Bebekler, yakın çevrelerindeki korkutucu uyaranlara karşı hassas olabilirler. Okul öncesi çocuklar yalnız kalmaktan, karanlıktan, hayvanlardan veya hayali yaratıklardan korkabilirler. Okul çağındaki çocuklar ise doğaüstü güçlerden, sosyal durumlardan, doğal afetlerden, hastalık ve kazalardan endişe duyabilirler. Ancak çocuklar ve ergenler, yetişkinler gibi duygularını ifade etmekte zorlanabilirler ve anksiyete belirtilerini farklı şekillerde gösterebilirler, örneğin ağlama, sinirlilik, öfke nöbetleri veya somatik belirtiler gibi.

        Çocuklarda en yaygın görülen kaygı türü ayrılma anksiyetesidir. Bu durum, özellikle 1-3 yaş arası çocuklarda sık görülür ve çocuğun anne, baba veya bakıcıdan ayrılma durumunda yaşadığı kaygıyı ifade eder. Çoğu zaman bu kaygı normal düzeyde seyrederken, okul çağına gelindiğinde hem çocuk hem de aile için daha ciddi bir sorun haline gelebilir.

        Okula yeni başlayan çocuklar, anne kucağından ayrılıp sosyalleşmenin ilk adımlarını atarken kaygı hissedebilirler; bu durum son derece doğaldır. Bu kaygıyı aşmada anne, baba ve öğretmenlerin anlayışlı ve destekleyici tutumları büyük önem taşır. Çocuğu okula gitmeye zorlamak ya da eleştirmek, kaygısını artırabilir ve okulun güvenli bir yer olmadığı hissini güçlendirebilir.

    Kaygıyı Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?

    • Çocuğunuzu Olduğu Gibi Kabul Edin: Anne, baba ve öğretmenlerin, çocukların duygularına saygıyla yaklaşması ve onları oldukları gibi kabul etmesi çok önemlidir. Özellikle 6 yaşından önceki gelişim dönemi korkularını doğal karşılamak ve bu korkulara odaklanmamak faydalı olacaktır.

    • Sakin ve Destekleyici Olun: Yargılayıcı olmadan, çocuğunuzu kaygılandıran konular hakkında sakin bir şekilde konuşmaya çalışın. Bu kaygının aşılabilir olduğunu ve biraz çaba göstererek üstesinden gelebileceğini vurgulayın.

    • Güvende Olduğunu Gösterin: Eğer çocuğunuz okula gitmekten endişe duyuyorsa, okulun güvenli bir ortam olduğunu hissetmesini sağlayın. Sosyal aktivitelere katılımını teşvik etmek de kaygılarını azaltabilir.

    • Gerçekçi Beklentiler Oluşturun: Ebeveynlerin çocuklarından yüksek beklentilere sahip olmaması gerekir. Çocuğun yeteneklerine ve ilgi alanlarına uygun beklentiler geliştirmek en doğrusudur. Örneğin, biyolojiyi sevmeyen bir çocuktan doktor olmasını beklemek doğru değildir.

    • Sınav Kaygısını Yönetmek: Sınav kaygısı, öğrenciler arasında en yaygın kaygı türüdür. Ailelerin yüksek beklentileri, sınavların geleceği belirlediği düşüncesi ve mükemmeliyetçilik, kaygıyı artırabilir. Sınıfınızda sınav kaygısı yaşayan öğrenciler varsa, aileleriyle görüşerek bir uzmandan yardım almalarını önerin. Öğrencilerin kaygılarını artıracak söylemlerden kaçının ve başarılarını başka öğrencilerle karşılaştırmayın.

    • Güven ve Özgüveni Destekleyin: Anne babaların çocuklarına güven duygusu vermesi ve onların özgüvenini artıracak şekilde desteklemeleri, kaygı bozukluğunun tedavisinde önemli rol oynar. Çocuğun kaygısının okul performansını olumsuz etkileyebileceğini göz önünde bulundurarak, tedavi sürecinde aile, okul ve uzman işbirliği gereklidir.

        Eğer kaygı ve korkular uzun süredir devam ediyor ve çocuğun günlük yaşamını olumsuz etkiliyorsa, psikiyatrik yardım almak gereklidir. Bu durumlarda erken müdahale, çocuğun gelecekteki duygusal ve psikolojik sağlığı için kritik öneme sahiptir.