KAYGI (ANKSİYETE) BOZUKLUĞU
Kaygı, hayatımızın bir parçası olarak tehlike ve stres durumlarında verdiğimiz doğal bir tepkidir. Bu duygu, bizi zor durumlarla başa çıkmaya hazırlar ve bazen motive edici bir rol oynar. Ancak kaygı bozukluğu, bu doğal tepkilerin kontrol edilemez hale gelmesi ve günlük yaşamı olumsuz etkilemesi durumudur. Anksiyete bozuklukları, özellikle beklenen tehlikeler ve bu tehlikelerin sonuçlarına yönelik sürekli endişe ve korku ile karakterizedir.
Genellikle utangaçlık, yabancı ortamlardan korkma ve geri çekilme gibi davranışlar anksiyete bozukluklarına zemin hazırlayabilir. Kaygı, öğrenciler için sınav dönemlerinde bir miktar yararlı olabilir; çünkü bu kaygı, öğrenciyi ders çalışmaya ve daha iyi performans göstermeye teşvik eder. Ancak aşırı kaygı, öğrenme sürecini engelleyebilir ve öğrencinin potansiyelinin altında performans göstermesine neden olabilir.
Kaygının Farklı Yaş Gruplarındaki Görünümleri
Belirli yaşlarda bazı korku ve anksiyeteler daha yaygındır. Bebekler, yakın çevrelerindeki korkutucu uyaranlara karşı hassas olabilirler. Okul öncesi çocuklar yalnız kalmaktan, karanlıktan, hayvanlardan veya hayali yaratıklardan korkabilirler. Okul çağındaki çocuklar ise doğaüstü güçlerden, sosyal durumlardan, doğal afetlerden, hastalık ve kazalardan endişe duyabilirler. Ancak çocuklar ve ergenler, yetişkinler gibi duygularını ifade etmekte zorlanabilirler ve anksiyete belirtilerini farklı şekillerde gösterebilirler, örneğin ağlama, sinirlilik, öfke nöbetleri veya somatik belirtiler gibi.
Çocuklarda en yaygın görülen kaygı türü ayrılma anksiyetesidir. Bu durum, özellikle 1-3 yaş arası çocuklarda sık görülür ve çocuğun anne, baba veya bakıcıdan ayrılma durumunda yaşadığı kaygıyı ifade eder. Çoğu zaman bu kaygı normal düzeyde seyrederken, okul çağına gelindiğinde hem çocuk hem de aile için daha ciddi bir sorun haline gelebilir.
Okula yeni başlayan çocuklar, anne kucağından ayrılıp sosyalleşmenin ilk adımlarını atarken kaygı hissedebilirler; bu durum son derece doğaldır. Bu kaygıyı aşmada anne, baba ve öğretmenlerin anlayışlı ve destekleyici tutumları büyük önem taşır. Çocuğu okula gitmeye zorlamak ya da eleştirmek, kaygısını artırabilir ve okulun güvenli bir yer olmadığı hissini güçlendirebilir.
Kaygıyı Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?
Çocuğunuzu Olduğu Gibi Kabul Edin: Anne, baba ve öğretmenlerin, çocukların duygularına saygıyla yaklaşması ve onları oldukları gibi kabul etmesi çok önemlidir. Özellikle 6 yaşından önceki gelişim dönemi korkularını doğal karşılamak ve bu korkulara odaklanmamak faydalı olacaktır.
Sakin ve Destekleyici Olun: Yargılayıcı olmadan, çocuğunuzu kaygılandıran konular hakkında sakin bir şekilde konuşmaya çalışın. Bu kaygının aşılabilir olduğunu ve biraz çaba göstererek üstesinden gelebileceğini vurgulayın.
Güvende Olduğunu Gösterin: Eğer çocuğunuz okula gitmekten endişe duyuyorsa, okulun güvenli bir ortam olduğunu hissetmesini sağlayın. Sosyal aktivitelere katılımını teşvik etmek de kaygılarını azaltabilir.
Gerçekçi Beklentiler Oluşturun: Ebeveynlerin çocuklarından yüksek beklentilere sahip olmaması gerekir. Çocuğun yeteneklerine ve ilgi alanlarına uygun beklentiler geliştirmek en doğrusudur. Örneğin, biyolojiyi sevmeyen bir çocuktan doktor olmasını beklemek doğru değildir.
Sınav Kaygısını Yönetmek: Sınav kaygısı, öğrenciler arasında en yaygın kaygı türüdür. Ailelerin yüksek beklentileri, sınavların geleceği belirlediği düşüncesi ve mükemmeliyetçilik, kaygıyı artırabilir. Sınıfınızda sınav kaygısı yaşayan öğrenciler varsa, aileleriyle görüşerek bir uzmandan yardım almalarını önerin. Öğrencilerin kaygılarını artıracak söylemlerden kaçının ve başarılarını başka öğrencilerle karşılaştırmayın.
Güven ve Özgüveni Destekleyin: Anne babaların çocuklarına güven duygusu vermesi ve onların özgüvenini artıracak şekilde desteklemeleri, kaygı bozukluğunun tedavisinde önemli rol oynar. Çocuğun kaygısının okul performansını olumsuz etkileyebileceğini göz önünde bulundurarak, tedavi sürecinde aile, okul ve uzman işbirliği gereklidir.
Eğer kaygı ve korkular uzun süredir devam ediyor ve çocuğun günlük yaşamını olumsuz etkiliyorsa, psikiyatrik yardım almak gereklidir. Bu durumlarda erken müdahale, çocuğun gelecekteki duygusal ve psikolojik sağlığı için kritik öneme sahiptir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder